Avrasya bozkır halklarına ilişkin araştırmalarda, son birkaç onyılda en dinamik biçimde gelişen araştırma alanı, Hunlar ve Hun dönemi olmuştur. Bu konudaki yeni bilgilerin çoğu, sayıları sürekli artan uluslararası araştırma grupları sayesinde, hiç kuşkusuz Asya Hunları (Xiongnu) hakkında üretildi. Böylece “Hun araştırmaları” başlı başına bir disiplinlerarası araştırma alanı haline geldi. Bu durum aynı zamanda Asya Hunları arkeolojisinin de bağımsız bir bilim dalına dönüşmesine neden oldu. Hızla gelişen bu bilim dalı, Çin’in kuzey sınır komşusu olan bu erken bozkır imparatorluğun zenginliği, toplumu ve kültürü konusunda Çin kaynaklarındaki bilgilere ilaveten yeni ve önemli pek çok veri sağlamaktadır. Asya Hunlarıyla ilgili daha önceki araştırmalar öncelikle çiftçilik ve konar-göçer sorunsalına odaklanırken, bugün artık biyoarkeoloji ve etnoarkeoloji ile çevresel arkeoloji ve çevredüzen arkeolojisi alanlarındaki yeni yaklaşımlar sayesinde ortaya atılan yeni sorular, araştırmalara büyük bir ivme kazandırıyor. Biyoarkeolojik yöntemler, toplulukların ve bireylerin hareketliliğini, akrabalık ilişkilerini ve eski beslenme alışkanlıklarını incelemek için kullanılırken, günümüzdeki göçebe toplulukları arasında yapılan etnoarkeolojik gözlemler, göçebe barınma, yerleşim yerlerinin ağı ve mevsimselliği çalışmalarında önemli ilerlemeler sağlamıştır. Bununla birlikte, bilgimizi yeniden şekillendiren ve çeşitlendiren en çarpıcı sonuçlar, Asya Hunlarının son derece farklı bileşenlerden oluştuğunu ortaya çıkaran arkeogenetik alanında olmuştur.
Doğu ve Orta Avrupa Hun araştırmalarında ise tamamen farklı konular gündeme gelmiştir. Bu alana ilişkin yeni yazılı kaynaklar ortaya çıkmazken, arkeolojik buluntuların sürekli artmakta olduğu görülüyor. Bunların yorumlanması, Akdeniz, Orta Asya veya Orta Avrasya bağlamında uzak coğrafyalara işaret eden ilişki sistemlerinin keşfi, farklı coğrafyaların göreceli kronolojik sistemlerinin birbirleriyle koordinasyonu, üslupla ilgili eleştirel analizler, Hun seçkinlerinin temsili unsurlarının antik dünya, Çin uygarlığı, Baktriya, vb. ile bağlantıları ve etnik yorumlar birçok metodolojik sorunu gündeme getirmektedir. Araştırmacılar, yerleşim arkeolojisi ve çevresel arkeoloji araştırmalarının da vurguladığı çeşitli yaklaşımlardan hareketle bunlara cevap bulmaya çalışmaktadır. Bütün bunların sonucu olarak, “Orta Avrupa Hun kültür kompleksi”, “Tuna-Pontus kültür birliği” veya “Tuna modası” gibi yeni kavramlar ortaya çıkmıştır.
Nümizmatik araştırmalar sayesinde de Hun araştırmalarında önemli ilerlemeler kaydedilmiştir. Özellikle Avrupalı araştırmacılar tarafından bu alanda yürütülen araştırmalar, eldeki sınırlı nümizmatik malzemeye rağmen, Baktriya Hunlarının (Hionit, Kidarit, Alhon, Nezak, Heftalit) tarihine ve tarihsel coğrafyasına çok önemli katkılar sağlamışlardır. Fakat Baktriya Hunları konusunda hala aydınlatılmayı bekleyen pek çok nokta bulunmaktadır.
Hun araştırmalarının en temel sorunu ise hiç kuşkusuz köken sorunudur. Geleneksel ve yaygın görüş Hunların (Xiongnu / Hun) Türk olduğunu kabul etse de, Hunların hangi dili konuştuğu veya Hun dilinin hangi dil ailesine mensup olduğu uzun zamandan beri tartışılan ve henüz uzlaşmaya varılamayan bir konudur. Avrupa Hunlarının Asya Hunlarıyla aynı olup olmadığı da bu dil sorunsalının bir parçasıdır ve bu konuda da henüz tam bir uzlaşmaya varıldığı söylenemez. Bu belirsizlik aslında Hunlardan kalan dilbilimsel verilerin yetersizliğinden, var olan verilerin büyük kısmının ise (ör. kişi adları, unvanlar) dilsel köken konusunda tek başına çok belirleyici olmamasından kaynaklanmaktadır. Bu konudaki pek çok belirsizlik etkeninden dolayı, Hunların dilsel bakımdan Türk veya Altay kökenli olmadıkları, İrani veya Yenisey kökenli oldukları görüşleri de ortaya atılmıştır. Fakat bu konuda daha söylenecek çok şey olduğu kanaatindeyiz.
İster Asya Hunları, isterse Avrupa Hunları, Kafkasya Hunları veya Baktriya Hunları söz konusu olsun, Hun araştırmaların en önemli sorunlardan biri kuşkusuz Hunların geniş bir zaman dilimine, çok geniş coğrafyalara ve farklı ülkelere yayılmış olmaları, dolayısıyla birbirinden farklı yöntemler ve yaklaşımlar gerektiren sorularla ve sorunlarla karşı karşıya olmamızdır. Bu sorunların pek çoğuna ancak son birkaç onyıldaki araştırma sonuçlarına dayanarak, uluslararası ve disiplinlerarası yaklaşımlarla cevap verebiliriz. Bunun için de zaman zaman o güne kadar yapılan çalışmaların sonuçlarını özetlemek, durum tespiti yapmak ve yapılacak işleri belirtmek gerekmektedir. İşte düzenlediğimiz sempozyumun amaçlarından biri de, şimdiye kadar elde edilen sonuçları, araştırmalarda ortaya çıkan yöntem sorunlarını ve geleceğin olası görevlerini özetlemektir. Bir diğer amacımız da Hunlar ve Hun dönemi üzerine çalışan, farklı disiplinlerdeki bilim insanlarını ortak bir noktada birleştirerek, farklı bakış açısı yakalamak ve bilim dalları arasındaki bilgi alışverişini sağlamaktır. Bütün bunların, Hun araştırmalarına yeni çözümler ve yeni bir ivme kazandıracağını umuyor, bu vesileyle, bu alana katkı sağlamak isteyen tüm bilim insanlarını sempozyuma davet ediyoruz!